Herkesin derdi başka. Herkes yaşadığı hayattan bir beklenti içinde. Sen bir damla huzura, mutluluğa hasretsindir, adam geçer karşına dünyada ne kadar ters giden iş var, onları anlatır durur. Bazen öyle saçma sapan olaylara tanık oluyorum ki. İstemesem de kendimi bu saçmalıkların içinde buluyorum. Abuk subuk şeylere takılan, şöyle bir on saniye durup düşünülse ne kadar aptalca denilecek şeyleri söyleyen, yapan ya da dünyaya at gözlükleriyle bakıp yooook benim bildiğimden gerisi yanlış, ben doğruyumcu insanlar var. Kimsenin derdi dert değil o türden insanlar için. Yılları çile ve azap içinde geçmiş, bundan sonra da mutlu olmaya hiçbir şekilde niyeti olmayan insanlar bunlar. Memnun edemezsin bunları. Ağzınla kuş tutsan sapan nerde diye sorar. Durup düşüneceği on saniyeyi adamı delirtmek için türlü çeşit saçmalık yaparak kullanıp, ondan sonra karşınıza geçip haklılıklarını savunurlar siz sinirden çatlamak üzereyken. Sen böylelerinin kasveti üstüne çöken konuşmalarından ve tavırlarından ne kadar uzak durmak istesen, Allahım al götür beni nereye istersen ama kurtar yeter ki diye dua etsen de adın gibi eminsindir ki bunun başka versiyonları seni dünyanın öbür ucunda bulacaktır. Zira örneklerini görmüşsündür ne yazık ki. Böyle insanlara maruz kalmış cümle cemaate Allah sabır versin ne diyim?!
Lan ömür dediğin taş çatlasın 60-70 yıl. Bunun 40'larında ufaktan tohuma kaçarsın. Görmen azalır, kırışıklar artar, osteoporozu, kolesterolü, tansiyonu kontroller başlar. En iyi ihtimalle 50'den sonrasında hastalık bir girdi mi çıkmaz. Allah vermesin, 50'den önce de girebilir giren. 60'tan sonrasında gezsen ayağın tutmaz, giysen yakışmaz, ha torun tombalak sevebilirsen seversin işte. 70'leri anlatmıyorum bile. Yaşadığım yaşayacağım bir gençliğim var insafsız. O da ziyan oldu gerçi. Düşündükçe ağlayasım geliyor. En sevdiğim nerelerde ben nerelerdeyim. O ne hallerde, ben ne hallerdeyim. Ne oldu bize kimin umrunda? Lazım değil kimsenin yardımı, Allah görsün halimizi yeter. Ama otu boku sokma araya kurbanın olayım, benim derdim bana yetti.
Bir insanın şansı başta yaver giderse sonda da öyle mi oluyor ne? Yani şanslı doğanlar bunlar. Bir sıfır önde derler ya hani, öyle. Bakıyorsun, mis gibi bir aile. Anne baba akıllı uslu, mantıklı ve sevgi dolu insanlar. El üstünde, pamuklar içinde yetiştirilmiş, inci gibi parlak çocuklar. En iyi aileler, ona göre elit çevreler, iyi okullar, iyi arkadaşlar, güzel ortamlar bilmem ne derken bakıyorsun bunlar hep her şeyin en iyisine sahipler. Bir imrenme.. belki de kıskanma.. belki de içerleme.. artık onu yaşayan düşünsün.. Bir de ben gibiler var mesela. 9 aylık, saçı, tırnağı, ağzı burnu, iki gözü, iki kulağı olan, duyguları, düşünceleri olan varlıklar.. Bildiğin insan işte. Ama bunlar doğuştan mı şanssızdır, tekamülünde hiç mi iyi gidişat yoktur, bir işleri de vaktinde, rayında gitse nolur bilmem. Akıllıya hasret insanlardır bunlar. Sevgiye açlıklarından gözleri dönmüştür, kördür birçok duyguları. Anlamazlar aile bağı denen şeyi. Mümkünü yok... Bunlara izin de vermezler kendini geliştirsin, iyi insan olsun, mutlu, huzurlu olsun. Birileri bir yerlerden bir çomak bulup sokarlar illa. Bir de yağmurdan kaçıp doluya tutulur bu salaklar. Birilerine bağlanmak ister, bir düzen kurmak ister, onda da rast gitmez bunların işleri. Var var, kesin var şanslı ve şanssız doğan diye bir şey.
Dua etmekten başka yapabileceğim bir şey yok. Bu gidişat sona ersin artık. Allah dağına göre kar verirmiş ya, nasıl bir dağmışım ki çığlardan kurtulamadım bir türlü. Ya öleyim, ya artık mutlu olabileyim. Bu dünyadan pek bir beklentim kalmadı. Bir tek şeyi, bir tek insanı çok istedim, çok bekledim, çok sabrettim... Ömrüm neyse yine bekleyeceğim ama artık bir şeyler yapmak istiyorum. Sığır fazından insan fazına geçmek istiyorum. Gerçi sığır ben miyim elim kolum bağlı olduğum için, yoksa bu gidişata sebep olanlar mı sığır bilemedim...
Psikolojim bozulmaya başladı. Ne güzel mutlu olmuştum kısa bir süre önce. Heyecanlıydım da. Hiçbir şeyi takmıyordum. Her şey düzelecek diye gerçekten ümitlenmiştim. Sonra bir şeyler oldu. Hani boğazına yumruk atsalar nefesin kesilir, nerden geldiğini şaşırırsın ya, aynen öyle oldu. Çok üzüldüm, şimdi bana her şey gri. Renksiz yani. Zaman hem hiç geçmiyor, hem de çok çabuk geçiyor. İkisi birden nasıl oluyor, şu an BEN olmayan anlayamaz herhalde. Ümitlerim kesildi mi? Henüz değil Allah'a şükür. Ama korkumun önüne geçebilecek bir hareketlenme olmadı hala...
Susun lütfen.. Duymak istemiyorum. Gerçekten.
Bir tarafım bu da senin anlamamak için direndiğin bin beş yüzüncü işaret diyorken diğer tarafım sen derslerden mutlaka kalırsın, sonra büte girersin, hepsi biter tek ders kalır, onda da hoca kıldır, egosunu tatmin eder ama son anda geçirir mezun olursun diyor. Olmadı mı? Oldu. Yine olabilir. Dua edeceğim...