13 Mart 2021

ozel bir mektup

Yavrum... Seni nasil ozledigimi bilemezsin. Henuz hayatima katilmamis olsan da, bir yerlerden anneni gorup, senin de yanima gelmeyi bekledigini biliyorum. Senin varligin bana guc verecek. Eskiden korktugum hicbir seyden artik korkmayacagim. Seni korumak ve mutlu olmani saglamak icin elimden geleni yapacagim. Sen benim en kiymetlim olacaksin. Benim yasayamadigim anne-cocuk iliskisindeki butun icten duygulari, sicakligi, kollayiciligi, omrum yettigince sana yasatacagim. 
Seni cok ozluyorum. Yuzunun seklini, yillar icinde nasil gelisip serpilecegini, gozlerinin rengini ve bakislarindaki derinligi, saclarinin kivrimlarini, ellerinin seklini ve sicakligini, sesinin tonunu, nasil sensakrak kahkahalar atacagini, tum guzelliklerin, ruhun ve kalbinle nasil bir insan olacagini bilmiyorum. Ama seni cok ozluyorum. Seninle iyi zamanlar gecirmeyi ve senin guclu karakterli, mutlu, bilgili ve akilli biri olman icin elimden geleni yapmayi istiyorum. 
Sen benim melegimsin. Bu dunya hayatinda bir kadinin en cok isteyecegi seysin. Evlatsin...
Allah seni bana tertemiz, masum bir emanet olarak vermis olacak. Umarim bu en guzel emanetime layik bir anne olurum.
Senin bana her sarilmanda, her opucugunde, her elimi tuttugunda, kokunu her icime cektigimde, bana anne deyisinde, sana yavrum deyisimde, basini dizime koydugunda, kucagimda uyudugunda, saclarini, yuzunu, ellerini sevdigimde, birlikte her guldugumuzde, agladigimizda, kisacasi ayni anda nefes aldigimiz her gun sevgimiz daha da artacak. Soz veriyorum..

28 Mart 2019

10

Toparlanacağım elbet. Neleri yendim ben. Bunu da yeneceğim. Tam 10 yılımı çöpe atıyorum kolay değil. Yasanan tatsizliklar sadece son zamanlardan ibaret değil, öncesi de var, sonrası da olacak. Güzel olan tek bir yanı var, ne olursa olsun geride kalacaklar. Tüm kötüler... En güzel şekilde veda edeceğim. Unutarak. Affederek demek isterdim ama hesabım ahirete kalsın.

#

Gitmek istiyorum...

07 Mart 2019

8

Bazen öyle bir ah edersin ki yüreğin dile gelir, içinde kalan kelimeler damgalanır kalbine. Bundan sonra söylediğin ya da işittiğin hiçbir söz hakikat değildir. Aslolan kalbindeki yemindir. Kimi insanlar yenilmeye doymazken, kimi de virgülle noktanın yerini iyi bilir.

05 Mart 2019

7

Her sey degisebilir. Fikirler, insanlar, kararlar degisebilir. Ama degismeyen bazi seyler vardir. Buyuk bir tezatin icinde hissediyorum kendimi. Eski dost dusman olmaz sozunun tam da yeri aslinda ama bazi onursuzlar yuzunden bu soz dilimin ucunda sessizligi tercih ediyor.
Bir ruya gormustum bu yakinlarda. Piril piril bir gokyuzune dogru bakiyordum. Mekan kokusunu dahi hatirlayacak kadar iyi bildigim bir yer. Derken birden birkac tane yildiz ayni anda kaydi gitti gozlerimin onunde ve bir tanesi elimin icine dustu. Ruyada bile canimin acidigini hissettim. Elim yanmisti. Sonra yine ayni tanidik yuzler gecmise dair. Her neyse.
Bekledigimiz seyler vardir hayatta. Can sikici seyler. Ve asla beklemedigimiz seyler. Ama ne yazik ki hepsi ayni hayatin icinde bize sunulurlar. Kimi uzer, cok derinden. Kimi ofkelendirir, yirtip atasin gelir boyle her seyi, anasini satayim. Kimi sevindirir, hic ummadigin anda tutar ya o beklemedigin sey elini, sanki hic sevilmemissin de birden sevgiyi ogrenmissin gibi. Beklersin bazi seyleri de ama asla gerceklesmez. Hayat iste, ne getirecegini bilmeden, beklentilerle ya da ummadigin seylerle karsilasarak yasar gidersin. Sonra yine birer birer kayar gidersiniz tipki yildizlar gibi. Bazi insanlar nolursa olsun hep hayatindadir. Bazen gitmelerini istemis olsan da baslarina bir sey geldiginde sarilmak istersin yine, yeniden. Onursuzlasmamissa...

5 Deniz`e

Konusabildigin gunler geldiginde, buyuyup bir adam oldugunda, guzel konusup anlatabildigin kadar, guzel dinlemesini, anlamasini da bil. Dilinden guzel kelam, ahlakli soz, durust cumleler ciksin ki se de ayniyla muhatap ol. Yetistirme onemli ama senin ruhun, yaradilisin da onemli evlat. Dilerim Rabbimden razi oldugu bir kulu olursun. Rizkin bol, sevenlerin gercek olsun.
Omrun guzel olsun masumum. Allah seni hep iyi insanlarla karsilastirsin. Onurlu yasa, huzurlu ol, guzel bak ki guzel gor.
Onur her seydir evlat. Onurun her seyindir.

4

Her yerdeler. Icimizdeler. Oylece yalan soyluyorlar. Oylece kandiriyorlar bizi. Oylece... Ne kadar asagiliklar degil mi? Surekli konusuyorlar. Bazen cok fazla susuyorlar. Bazen bagiriyorlar. Bazen de guzel sozler soyluyorlar. Kafalari karisik gibi gorunuyor degil mi, istikrarsiz davraniyorlar. Cunku ihanet ediyorlar... Her seye...

3

Yeni olan cok guzel bir sey, eski aliskanliklari biraktirir mi insana? Aliskanliklarimizi severiz oysa ki, gorunur gorunmez baglarimiz da olur onlarla aramizda. Ama yerlerini yenilerin almasina engel degildir hicbir sey. Yeni olan guzel oldugundan ziyade tuketilmemis oldugundan caziptir. Cevap sorunun icinde aslinda. Yeni seyler cok guzeldir. Sirf bunun icin bile yapmaya, ugruna aliskanliklari feda etmeye degerdir. Hadi ben kacar.

1

Agactan kagit yaptiklari gibi kiydilar icimizi. Oyle ki murekkep gozyasi oldu, akti gitti kagitlarin uzerine... Kagitla murekkebin vuslatidir yazmak. Tane tane, ruhta yasanan arbedenin  sisli bir yoldan gecip aydinliga cikmasidir anlatilanlar. Mutluluk yazilmaz azizim, yasanir. Dibine kadar hem de. Yaziyorsan eger, artik konusmak fayda etmiyordur. Tutuyorsa elin kalemi sikica, icin dolmus tasmistir da seni kagittan baskasi anlamiyordur.

20 Ocak 2019

O.O. N.D.

Her geçen gün biraz daha ölüyorum. Yaşadığım tarifi mümkün olmayan acılar beni günden güne eritiyor. Kendime hiçbir faydam kalmamışken üstüne bir de başka insanları düşünmek zorunda kalıyorum. Bir gün diyorum ki kendi kendime. "Boşver Özgür. Biraz daha sabret. Yapman gerekenler var. Dayanmalısın." O gün kendi içimde büyük mücadelelerle kendime bazı şeyler için telkinde bulunuyorum. Ama bir başka günün sabahı unutmaya çalıştığım şeyler beni uayndırıyor. Etrafımdaki her şeyden, herkesten nefret ediyorum bazen. Kimseye güvenmiyorum. Sanki herkes bana kötülük yapacak. Sanki herkes yüzüme iyi, arkamdan kötü konuşuyor. Sanki herkesin yüzünde bir maske var ve yüzlerine baktığımda güldüğünü gördüğüm insanların maskelerinin ardında birer şeytan var. Bu hayatta en güvendiğim, uğruna her şeyimden vazgeçtiğim ve onlarca fedakarlıkta bulunduğum insanın davranışları ve kişiliği beni bu hale getirdi. Kendime de en az ona kızdığım kadar kızıyorum, nasıl bu kadar aptal olabildim diye. Yine sabretmem gereken bir zamandayım ve Allah kahretsin ki daha ne kadar zaman sabretmem gerektiğini bilmiyorum. Bu kez gerçekten boka battım. Çünkü fiziksel ve ruhsal sıkıntılar çekiyorum. Beni bir kliniğe kapatsınlar, ben hiç konuşmak zorunda kalmiyim ama herkes her şeyi biliyor olsun. Acınmak için değil, anlaşılmak için. Çünkü bu yaşıma kadar beni kimse anlamadı. En inandığım insan bile. Şimdi onu bir günde affettim ve geri kazanmaya çalışıyorum sanıyor. Oysa ki hiç bilmediği, anlayamayacağı şeyler oluyor ruhumda. Yapayalnız, güçsüz, psikolojik olarak hastalanmış ve tüm kendimi koruyan duvarlarım viran olmuş durumdayım. İyileşmek ve ayağa kalkabilmek için zamana ihtiyacım var. İyileşebilmek için iyi insanlara, elimden tutup beni düştüğüm yerden kaldıracak birilerine ihtiyacım var. Asla yalnız başıma mücadele edemiyorum. Fakat ne yazık ki dünya üzerinde güvenip bana ruhsal anlamda yardım edebileceğine inandığım kimse yok. Yavaş yavaş ölüyorum.  Bir katarsis yaşamaktan korkuyorum. Her zaman beni yalnız bırakan birine hayatımı verdim. Fiziksel ölümüm gerçekleştiği zaman bile beni anlamayacağından, yaptıklarından en ufak bir pişmanlık duymayacağından, aksine hala insanlara beni kötülemeye devam edeceğinden o kadar eminim ki. Ama intikam soguk yenen bir yemektir ve ben iyilestigim zaman her seyin acisini cikariyor olacagim. Daha onceden de baska yerlerde yazdigim gibi, ardindan bakarken gulumsuyor olacagim. Cunku ben Ozgur, Ozgur Ozgen, Nurgul Durmus ya da adim her neyse bu isi burda birakmayacagim. Ruhuma acilan her kursun deligini kapatacagim. Simdi sadece guclenmeye, yaralarimi sarmaya ve bir gun baska yerlerde, baska insanlarla, baska hayatlar yasarken gercekten gulumsuyor olmak icin iyilesmeye calisiyorum. Kolay olmayacak ama olacak.

02 Ekim 2014

Bir daha olmasin... LUTFEN..


  • Bunu kendim secmedigimi biliyorum. Onume konuldu ben de aldim. Bir daha buna benzer bir sey konulsa onume, yine elimi uzatir miyim bilmiyorum. Bir daha annesiz bir dunyada yasamak ister miyim bilmiyorum. Dunyada hicbir canlinin annesiz bir butun olabilecegine inanmiyorum ben. Hic hatirlamadigim bir kadin. Beni birakmak zorunda kaldiginda acaba nasil eksik yasayacagimi da hissedebilmis miydi?

  • Gun icinde aklima bile gelmeyen ama bazi geceler ruyalarimda bir anda kendini hatirlatan bir kadin. Kendi cocuklugumu goruyorum sonra. Bir kapinin esiginden iceri bakiyorum, iki uc yaslarinda, sari sacli, elbiseli, huzursuz bir kiz cocugu. Anneli. Ondan bir hatira olarak sac tokasini istiyorum. Bu ben, bunlar da kardeslerimse, annem de buralarda olmali diyorum kendi kendime. Kafami kaldiriyorum, etrafa bakiniyorum. Bogazimda bir dugumle nefesimin kesildigi o an... Iste karsimda. Orada duruyor. Kollarindan tutuyorum onu, sen benim annemsin diyorum...

23 Temmuz 2014

Karmakarisik

Oysa ki bundan birkac ay once baska  turlu paniklerimiz ve heyecanlarimiz vardi. Ben onu hep cok sevdim. Birini kardesce sevebilmek icin arada kan bagi olmasi gerekmediginin en guzel ornegi o benim icin. Sirf bu yuzdendir ki su an aci cektigini bilmek beni uzuyor. Elimi uzatip tutamiyorum ellerini, ona icimden geldigi gibi sarilamiyorum. Iyi gunlerinde herkes etrafinda olur nasilsa, ben su an yaninda olmak istiyorum. Olamiyorum... 
Bu kadar tuhaf hissedecegimi hic dusunmemistim. Bir suru tantana var simdi beynimin icinde. Ozlem doluyum. Bambaska mevzularda pismanliklarim var. Bir tarafim dost dusman hepsi bir elekten gecti, sen de biraz kendini tani diyor. Kendini anla. Siyril kendini icine soktugun kabuktan. Bir tarafim da bosver diyor. 
Bosveremiyorum. Keske o kadar gamsiz olabilsem...
Neden hayatta oldugumu dusunuyorum cogu kez. Gunde bir milyon kez desem abartmis olmam. Kime, ne faydam var? Ne kadar ulasabildim dogru yola ya da dogru yolu bulabildim mi?? Hep bir sorgulama icindeyim. Kendi kendimi yargilama halinde.. 

Bir o kadar da kirginim aslinda. Keske kolum bacagim kirilsaydi, kalbim kirilacagina. Herkes ayni bokun laciverti. Bana durustlukten bahsedenler dun baska davraniyordu bu gun baska. Hangisi gercek sen? Anlayamadim ki. Olsun. 
Surasi acik ki, ben hicbir zaman gercekle yalani bir anda ayirt edemedim. Dogruyla yanlisi da. Bana gore cok iyi dusunmek gerekiyordu bir sey hakkinda hukum vermek icin. Zira yanildigim cok olmustur. Ama bir de baktim ki etraf profesorlerle dolu. Herkesin her konuda bir fikri, bir karari, verebildigi muhtesem hukumleri var. Bir daha baktim o tarafa dogru, gozlerime inanamadim. Bu hizli dusunen muhtesem proflarin boku seyrek dusuyor. Yargila, hukum ver, ipini cek.. Yargila, hukum ver, ipini cek.. Yargila, hukum ver, ipini cek.. O kadar hizlilar ki... Artik tek yapabildikleri ip cekmek olmus. Baska da boka yaramiyorlar zaten. Olsun. Dunyanin onlara da ihtiyaci var. Oksijen tuketmeleri uzucu, tek sorun bu.

19 Ekim 2013

Sığır

Herkesin derdi başka. Herkes yaşadığı hayattan bir beklenti içinde. Sen bir damla huzura, mutluluğa hasretsindir, adam geçer karşına dünyada ne kadar ters giden iş var, onları anlatır durur. Bazen öyle saçma sapan olaylara tanık oluyorum ki. İstemesem de kendimi bu saçmalıkların içinde buluyorum. Abuk subuk şeylere takılan, şöyle bir on saniye durup düşünülse ne kadar aptalca denilecek şeyleri söyleyen, yapan ya da dünyaya at gözlükleriyle bakıp yooook benim bildiğimden gerisi yanlış, ben doğruyumcu insanlar var. Kimsenin derdi dert değil o türden insanlar için. Yılları çile ve azap içinde geçmiş, bundan sonra da mutlu olmaya hiçbir şekilde niyeti olmayan insanlar bunlar. Memnun edemezsin bunları. Ağzınla kuş tutsan sapan nerde diye sorar. Durup düşüneceği on saniyeyi adamı delirtmek için türlü çeşit saçmalık yaparak kullanıp, ondan sonra karşınıza geçip haklılıklarını savunurlar siz sinirden çatlamak üzereyken. Sen böylelerinin kasveti üstüne çöken konuşmalarından ve tavırlarından ne kadar uzak durmak istesen, Allahım al götür beni nereye istersen ama kurtar yeter ki diye dua etsen de adın gibi eminsindir ki bunun başka versiyonları seni dünyanın öbür ucunda bulacaktır. Zira örneklerini görmüşsündür ne yazık ki.  Böyle insanlara maruz kalmış cümle cemaate Allah sabır versin ne diyim?! 

Lan ömür dediğin taş çatlasın 60-70 yıl. Bunun 40'larında ufaktan tohuma kaçarsın. Görmen azalır, kırışıklar artar, osteoporozu, kolesterolü, tansiyonu kontroller başlar. En iyi ihtimalle 50'den sonrasında hastalık bir girdi mi çıkmaz. Allah vermesin, 50'den önce de girebilir giren. 60'tan sonrasında gezsen ayağın tutmaz, giysen yakışmaz, ha torun tombalak sevebilirsen seversin işte. 70'leri anlatmıyorum bile. Yaşadığım yaşayacağım bir gençliğim var insafsız. O da ziyan oldu gerçi. Düşündükçe ağlayasım geliyor. En sevdiğim nerelerde ben nerelerdeyim. O ne hallerde, ben ne hallerdeyim. Ne oldu bize kimin umrunda? Lazım değil kimsenin yardımı, Allah görsün halimizi yeter. Ama otu boku sokma araya kurbanın olayım, benim derdim bana yetti.

Bir insanın şansı başta yaver giderse sonda da öyle mi oluyor ne? Yani şanslı doğanlar bunlar. Bir sıfır önde derler ya hani, öyle. Bakıyorsun, mis gibi bir aile. Anne baba akıllı uslu, mantıklı ve sevgi dolu insanlar. El üstünde, pamuklar içinde yetiştirilmiş, inci gibi parlak çocuklar. En iyi aileler, ona göre elit çevreler, iyi okullar, iyi arkadaşlar, güzel ortamlar bilmem ne derken bakıyorsun bunlar hep her şeyin en iyisine sahipler. Bir imrenme.. belki de kıskanma.. belki de içerleme.. artık onu yaşayan düşünsün.. Bir de ben gibiler var mesela. 9 aylık, saçı, tırnağı, ağzı burnu, iki gözü, iki kulağı olan, duyguları, düşünceleri olan varlıklar.. Bildiğin insan işte. Ama bunlar doğuştan mı şanssızdır, tekamülünde hiç mi iyi gidişat yoktur, bir işleri de vaktinde, rayında gitse nolur bilmem. Akıllıya hasret insanlardır bunlar. Sevgiye açlıklarından gözleri dönmüştür, kördür birçok duyguları. Anlamazlar aile bağı denen şeyi. Mümkünü yok... Bunlara izin de vermezler kendini geliştirsin, iyi insan olsun, mutlu, huzurlu olsun. Birileri bir yerlerden bir çomak bulup sokarlar illa. Bir de yağmurdan kaçıp doluya tutulur bu salaklar. Birilerine bağlanmak ister, bir düzen kurmak ister, onda da rast gitmez bunların işleri. Var var, kesin var şanslı ve şanssız doğan diye bir şey. 

Dua etmekten başka yapabileceğim bir şey yok. Bu gidişat sona ersin artık. Allah dağına göre kar verirmiş ya, nasıl bir dağmışım ki çığlardan kurtulamadım bir türlü. Ya öleyim, ya artık mutlu olabileyim. Bu dünyadan pek bir beklentim kalmadı. Bir tek şeyi, bir tek insanı çok istedim, çok bekledim, çok sabrettim...  Ömrüm neyse yine bekleyeceğim ama artık bir şeyler yapmak istiyorum. Sığır fazından insan fazına geçmek istiyorum. Gerçi sığır ben miyim elim kolum bağlı olduğum için, yoksa bu gidişata sebep olanlar mı sığır bilemedim...

Psikolojim bozulmaya başladı. Ne güzel mutlu olmuştum kısa bir süre önce. Heyecanlıydım da. Hiçbir şeyi takmıyordum. Her şey düzelecek diye gerçekten ümitlenmiştim.  Sonra bir şeyler oldu. Hani boğazına yumruk atsalar nefesin kesilir, nerden geldiğini şaşırırsın ya, aynen öyle oldu. Çok üzüldüm, şimdi bana her şey gri. Renksiz yani. Zaman hem hiç geçmiyor, hem de çok çabuk geçiyor. İkisi birden nasıl oluyor, şu an BEN olmayan anlayamaz herhalde. Ümitlerim kesildi mi? Henüz değil Allah'a şükür. Ama korkumun önüne geçebilecek bir hareketlenme olmadı hala...

Susun lütfen.. Duymak istemiyorum. Gerçekten. 

Bir tarafım bu da senin anlamamak için direndiğin bin beş yüzüncü işaret diyorken diğer tarafım sen derslerden mutlaka kalırsın, sonra büte girersin, hepsi biter tek ders kalır, onda da hoca kıldır, egosunu tatmin eder ama son anda geçirir mezun olursun diyor. Olmadı mı? Oldu. Yine olabilir. Dua edeceğim...

14 Ekim 2013

Deniz kadar güzeldi gözlerin.

Böyle olsun istemezdin. Ben de öyle. Kimse istememişti belki de. Ama oldu. Artık yapacak bir şey kalmadı. ``Senin canın sağ olsun, boşver.`` demek isterdim. Kızmak ne kadar boşsa nedenlerimize, nefret etmek de o denli boş geliyor şimdi bana. 

Ama ben... Seni özlüyorum... 

Hatıralarımda senle yaşanmış güzel günler ve senin gülümseyerek bakan gözlerin olsaydı daha mı kolay olurdu benim için hiçbir zaman bilemeyeceğim. 
Seni ben güzel kadın... Geçmişimde bıraktım. Bir gün sen gelip beni oradan alacaksın.



20 Eylül 2013

"İyi&kötü*?? İçimdeki deniz"

Kırk fırın ekmek yemem lazım...
26 yaşımın sonlarındayım ama hala öğrenemediklerim, beceremediklerim var. Neler yapmışım? İyi bir şeyler becerebilmiş miyim, iyice boka sardırdıklarım ne alemdeler? İkisini terazinin iki ayrı kefesine koysam acaba iyi biri çıkar mıyım? Doğru sandığım bir sürü şey aslında yanlışmış. Cinsini sevdiğimin cinsine çeken huylarım da yanlışmış. Neyse, farkındalık da iyi bir şeydir. Kendimi olduğum gibi kabullenmek, yaptığım hataları kendi kendime affedip geçmek yerine, hatalı gen neyse onu değiştirmeye uğraşacağım. Söz verdim.. 
Hala denizin kıyısındayım. Ayağımı burka burka yürümekten kenarı yırtılmış ayakkabılarım ayağımda. Hiçbir şeyden korkmadığımı bağıran dik bir yürüyüşüm yok hala. Ayakkabılarım şimdi deniz kenarında kumların üzerinde amaçsızca dolaşıyor. Koşmak istiyorum ama ayakkbılarım ıslak kumlara batıp çıkıyor. Kumlar... Çıplak ayaklarımın altında hissettiğimde gayet hoş bir his... Çıplak ayaklar... Gayet özgür...
Bazı yerlerde özgür olmak gerekir. O yerlerde yalnız kalmak delice bir keyif verir... Denize savurduğun taşlar içindeki sensindir. Neyse derdin tasan, neyse kendinle alıp veremediğin denizin dibini boylar. Elbette deniz geri getirir ne aldıysa. Ama aynı şekilde değil... 
Ne susmayı becerebiliyorum adam gibi ne de doğru kelimeler geliyor aklıma. Ne iyilik meleğiyim, ne cehennem zebanisi. İyi olanı bulacağım bir şekilde..
Minicik çakıl taşları içinden yeşil olanları arıyorum parmak uçlarımla ıslak kumları karıştırırken. Yeşil güzeldir çünkü. Huzur demektir. Onları arıyor gözlerim.. Bir sürü güzel taş buldum. Küçükler ama hepsi bir araya geldiğinde avuçlarımı doldurabiliyorlar. Kalbimi de... Hepsinin ayrı bir hikayesi var. 
*Bir tanesi içinde bir sürü zıt düşünce taşıyormuş mesela. Bir öyle bir böyle değil ama. Tüm zıt düşünceleri mantıklı, yerine göre.. Zamanına göre.. 
*Bir diğeri çok yalnızmış. 
*Biri çok kalabalıkmış. 
*Biri tüm renklerin karışımı beyaz derken, 
*diğeri tüm renklerin karışımı siyahtır diyormuş. 
Hepsi ayrı ayrı, birbirinden bağımsız yerlerdeydiler. Farklı zamanlarda avuçlarımın arasına geldiler. Ama bildiğim bir şey var, hiçbir şeyden emin olmadığım kadar emin olduğum bir şey: Hepsi aynı bütünün parçaları. Hepsi bir. Benim hikayesini henüz dinlemediklerim de öyle.. Onları da bir gün ince ince kum tanelerinin arasından bulup çıkaracağım.. Böylece kendi içimdekileri de. 
Onların hikayelerini dinlerken zamanın nasıl geçtiğini anlayamadım. Şimdi gitme vakti.
Birazdan denize gireceğim.. Yüzebiliyor muyum?? Göreceğiz. Denizin en derin olduğu yerde bulmak istiyorum kendimi. Rüyalarımdaki kadar güzel olacak mı onu da göreceğiz. Ufuk çizgisine dokunmak diye bir şey var mı acaba? Peki ya gökkuşağına? Herkesin gökkuşağı farklı renkte bence. Benim gökkuşağım yeşil. Belki denizin ortasında beni bekliyordur yeşil ve ona dokunabilmek için o denizi yüzmem gerekir. Kim bilir?...
Cesarete ihtiyacım var. 
Bu kez daha güçlü olacak omuzlarım. Söz verdim..
















23 Ağustos 2013

Bir Ben Var Benden İçeri

Hüzün, boşlukta hissi, sevinç, umut, korku, çekinme, kendine güvensizlik, yalnızlık, kalabalık içinde yalnızlık...
Yaşamadan bilemeyiz değil mi? Belki biraz güçlenmişsindir eskiye oranla. Bu bir hazırlık dönemiydi belki de. Öyle midir acaba?
Ya başaramazsan? 
Hiçbir konuda iyi olduğunu söyleyemedin şimdiye kadar. Şimdi bu neyin umudu böyle? Nasıl üstesinden gelebilirsin bir bilinmezin daha? Diğerleri gibi değilsin. 
Neyi? Neyi başaramamaktan korkuyorsun? Hadi kendine itiraf et. Söyle! Sor sorularını kendine. Cevapla ve bitsin bu kendi kendini tabi tuttuğun saçma sınav. 
Akışına bırakamazsın değil mi hiçbir şeyi! Her boku en ince detayına kadar düşünmen gerek? Olur mu olmaz mı, nasıl olur, olmazsa ne olur, olursa ne olur? Asıl soru şu canım benim, uyandırayım seni: Şimdiye kadar uzun uzun düşündün de ne oldu? Sus Allasen yaa. 

Korkmakta haklısın. Hiç olmadığın kadar yalnızsın artık içinde. 
Umutlu olmakta da haklısın. Sana sımsıkı sarılabilecek biri var. Galiba. 
Kendine güvenmiyorsun. 
Bir kez daha bombok olmasından çekiniyorsun. İnsanlardan çekiniyorsun. Geleceğindeki insanlardan. Dışlanmaktan belki de. Kendini  çok uzakta ama aynı yerde bulmaktan korkuyorsun. Gelecek sorumluluklara kendini hazır hissetmiyorsun ya da hevesin kırılmış olabilir mi? Yaptığın şeyin henüz farkına vardın belki de. Uzun zaman geçti, jeton paraşütle indi herhalde.
Korkuyorsun. Çelişki yaşıyorsun. Başkalarının isteklerine boyun eğmekten kendine yabancılaştın. Ne istediğini unuttun. Kendin olamadın.
Hatırla. Kendini hatırla. Hayatını geri al, nerede olursa olsun. Yalnızlık iyidir. Hep iyiydi senin için, şimdi ne değişti?
Sen değişmelisin. Kendini değiştirmelisin. Özüne döndürmelisin içindekileri. Prangalarını çıkarıp serbest olmanın tadını çıkarmalısın. Bir şeyler yap. 
Niye be? Hadi düzelt bir şeyleri. Yaparsın.
Rutinlere uymak zorunda değilsin. İnsanlar nasıl yaşıyorsa öyle davranmaya mecbur değilsin. Alışılagelmişe ayak uydurmasan da olur. Bence. 
Herkes değilsin ki sen. 
Doğru şıkkı işaretlediğini kabullen artık. Yüz puan alamazsın belki ama sınıfta kalmaktan iyidir. Buruşturulmuş bomboş bir kağıt verecektin! Şimdi en azından bir şeyler çizebileceksin kendi kağıdına. 






09 Ağustos 2013

Mende Mecnûn'dan Füzûn Aşıklık İsti'dâdı Var



Mende Mecnûn'dan füzûn âşıklık isti'dâdı var
Âşık-i sâdık menem Mecnûn'un ancak adı var

N'ola kan tökmekde mâhir ola çeşmüm merdümü
Nutfe-i kâbildürür gamzen kimi üstâdı var

Kıl tefâhur kim senün her var men tek âşıkun
Leylî'nin Mecnûn'u Şîrîn'ün eger Ferhâd'ı var

Ehl-i temkînem meni benzetme ey gül bülbüle
Derde yoh sabrı anun her lâhza min feryâdı var

Öyle bed-hâlem ki ahvâlüm görende şâd olur
Her kimün kim devr cevrinden dil-i nâ-şâdı var

Gezme ey gönlüm kuşu gâfil fezâ-yı ışkda
Kim bu sahrânun güzer-gehlerde çok sayyâdı var

Ey Fuzûlî ışk men'in kılma nâsihden kabûl
Akl tedbîridür ol sanma ki bir bünyâdı var
 
Fuzuli
 

 
 

20 Temmuz 2013

Hatıra Defteri

Şimdiki aklım olsa senin için ayırdığım o ilk sayfayı gidip hiç hak etmeyen başka birine vermezdim kırılmasın diye. Oysa hala, canım yandığında yalnız sen sarılıyorsun bana ve yalnız senin ellerin omuzlarımda. Çok küçüktüm. Her acı geçiyormuş da, kalp kırığı ne yaparsan yap düzelmiyormuş, bilemedim... Bana anlatacağın daha çok şey vardı ama zaman yetmedi bize. İçine mi doğdu ey benim canım? Öpülesi ellerinle ömürlük öğütlerinin hatırasını yazdın, aldığın ilk hatıra defterime. İki gözüm ne kadar değerliyse, yazdığın iki kelimenin bile o kadar değeri var gözümde.

Tan yeri ağardı. Karşıki dağların üstünde sanki melekler dizilmiş, gelecekler birazdan. O günün sabahı gökyüzünün renkleri hala aklımda. Alacalı bulutlar, ılık bir sabah ve bir sonbahar güneşi.  İçimde kendime kızgınlık, pişmanlık ve hat safhada üzüntü. Sarsılmış bir inanç ve acz. Kim olduğumuzun o gün hiçbir önemi yoktu, ondan sonra da hiç olmadı zaten. Eğer mümkün olsaydı kalan ömrümün yarısını sana vermek istemiştim. Öyle bir şey gerçekten olsaydı diye hayal ettim. Ne düşünebilir ki insan, yaşasın keşke, varsın gitsin ömrüm. Bu şekilde kimseyi sevemezdim ki bir daha. Güneşim… 

16 Haziran 2013

Susasım var.

Sükut ikrardan gelirmiş. Susasım var bazı şeylere. Oldukları gibi kabul edesim var bazı insanları ve kendimi de aynı yerde bırakasım var. Olmuş bitmişleri olduğu gibi bırakasım var. İrdelemeden, düşünmeden geçesim var. Düşünürsem kendime kızacağım çünkü biliyorum. Kaçasım var. Kendimden çok uzaklara kaçasım var...